ADÜ Nazilli Ülkücüleri

Ahlâkçılık Anlayışımız, Türk Ahlâkı Ve Müslümanlık Inancından Meydana Gelmiştir

Ülkücülük batı dillerinden dilimize giren idealistlik kelimesiyle aynı olan bir anlam belirtmektedir.
Ülkücülük veya idealizm insan kafasının içinde elde edilmesi, varılması en mükemmel, en güzel,
kendisini mutlu edecek hedeflerin tasarlanması ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için arzu
gösterilmesi ve çalışılması anlamını taşır. İnsanlar arasında idealistler yetişmeseydi insanlık
bugün dünyayı aydınlatan birçok gelişmelerini, birçok alanlardaki yükselişlerini sağlayamazdı.
Her gerçek, her fikir önce insanların kafasında bir hayal olarak doğar. İnsanlar hayal ederler.
Hayal kurarlar. Bu hayalleri kendileri için iyi olan, kendilerinin özledikleri, elde etmekle mutluluk
duyacakları birtakım istekleri, birtakım özleyişleri belirtir. İnsanlar hayalleriyle büyük ölçüde
insan olurlar. İnsanlar hayâlleriyle diğer canlılardan bir ayrıcalık gösterirler ve gerçekten insanlık
vasfını kazanmış olurlar.
İşte ülkücülük de yani idealizm de insanların ve insan toplulukların kendileri için varılması mutluluk sağlayacak, varılmasıyla en gelişmiş, en yükselmiş bir durum sağlayacak, bir hayalin düşünülmesi
ve insan beyninde tasarlanarak şekillendirilmesidir.
Her toplumda idealistler vardır, ülkücüler vardır ve ülkücülerin, idealistlerin bulunuşu toplumlar
için bir saadettir; büyük bir talihtir! Türk milleti için bizim düşündüğümüz ülkü nedir? Türk
milleti için tasarladığımız ideal nedir? Her şeyden önce Türk milletinin ahlâkta, maneviyatta,
insanlık duygularında en yüksek seviyede bulunması, yaşaması ve ilimde, teknikte dünyanın en
ileri gitmiş varlığı hâline gelmesi ve ekonomik açıdan kalkınmış, tarımını modern tekniğe göre
geliştirmiş ve modern sanayii kurulmuş, refahlı bir toplum hâline gelmesi, Türk toplumu için
bir Türk milliyetçisinin düşüneceği ülkünün esaslarından mühim bir kısmını teşkil etmektedir.
Türk milliyetçiliğini, ülkücülüğünün sınırları içinde sade bunlar mı vardır? Sade bunlar değil
başka düşünceler, başka hedefler de vardır. Bu hedefler Türk milletinin hiç kimseden merhamet
dilenmeyecek bir duruma gelmesi, kendi gücüyle ayakta duran, kendi gücüyle varlığını koruyabilen
ve sözünü dünyanın her yerinde saydırabilen bir varlık hâline gelmesi düşüncesidir.
Bunun yanı sıra Türk milletinin haklarını her zaman dünyaya tanıtabilmesi, dünyaya duyurabilmesi
düşüncesidir ve bunun yanı sıra bütün Türklerin kölelikten, yabancıların buyruğu altında yaşamaktan
kurtulmaları ve Self Determination, yani kendi mukadderatına kendilerinin hâkim olması kutsal
prensibine göre, hepsinin bağımsız hâle gelmeleri, bağımsız olmaları Türk ülkücülüğünün bir diğer
görüşü, düşüncesidir.
Bunun için millî doktrinin önemli bir ilkesi olarak ülkücülüğü almış bulunmaktayız.
Türk milliyetçilerinin ülkücülük tarifinin sınırları içinde bulunacak görüşleri, fikirleri ancak genel
olarak işaret etmiş bulunmaktayız. Türk ülkücülüğünün hedef aldığı düşünceler genel olarak
belirtilmiş olan bu fikirlerden ibaret değildir. Ülkücülüğümüzün içerisinde her mesleğe mensup
Türk milliyetçilerinin kendi mesleklerinde en ileri, en yüksek ve gerek kendi milletimiz için. gerek
insanlık için en çok yararlı neticeleri elde etmek görüşü de yer alacaktır. Bir Türk Milliyetçisi
kendi toplumu için, kendi milleti için idealizmi daima göz önünde bulunduracak, bu genel idealizm
prensipleri ile birlikte kendi sahası, kendi branşı ile ilgili çalışmalarında da bu temel ve genel
mahiyetteki ülkücülüğün esaslarına uygun, onunla bütünleşmiş bir hâlde kendi branşı ile ilgili
ülkücülüğünü de tespit edip güdecektir. Ülküler uzak hedeflidir, uzun vadelidir. Bir ülkünün hemen
yarın gerçekleşmesi mümkün oImayabilir. Ülküler önümüzdeki yılları, önümüzdeki yüzyılları
kapsayabilir. Ama ülkü insanının kalbini aydınlatan bir ışıktır. Ülkü insanlara yönünü tayin etmesini
sağlayan bir kılavuzdur. Milletler için de millî ülkü, milletin kılavuzu, milletin yolunu aydınlatan
güneşidir. Ülküsüz insan çamurdan bir varlık gibidir. Ülküsüz insan dümensiz, pusulasız bir gemi
gibidir. Bunun için her Türk milliyetçisi, her Dokuz Işıkçı mutlaka ülkücü olacaktır, mutlaka ülkü
sahibi bulunacaktır.
Hem millî ülkü sahibi olacaktır, hem insanî ülkü sahibi olacaktır, hem de kendi mesleğiyle ilgili
ülkücü bir kişiliğe sahip olacaktır ki, hem de kendi mesleğinde başarılı, yararlı bir kişi olarak gelişsin
hem de mensup olduğu topluma, milletine yararlı hizmetler yapsın, insanlığa yararlı faaliyetler
gösterebilsin. Bunun için Dokuz Işık doktrininin çok önemli ilkelerinden olan ülkücülüğe büyük
değer vermekteyiz.
Ülkücüyüz! İnsanlık ailesi, yeryüzünde yaşayan bütün insanlar, milletler denen aynı aynı üyelerin
bir araya gelmesinden meydana gelir. Bir insan, insan olmak isterse, insanlığa hizmet etmek isterse,
evvelâ kendi milletine hizmet etmeli, kendi milletini yükseltmeye, kendi milletini mutlu kılmaya
çalışmalıdır. Bunu yaptığı takdirde aynı zamanda insanlığa da hizmet etmiş olur. Çünkü bir insan
kendi ailesini düşünür ve ona karşı vefalı kalırsa, insanlık duyguları en olgun seviyeye erişeceği
için, kendi ailesi dışındaki insanlara karşı da yararlı ve vefalı olur. Bir insan kendi milletine faydalı
olamaz. kendi milletine karşı bağlılık duymazsa, onun insanlığı düşünmekten bahsetmesi nihayet
bir fantazi olur. İnsan, yetiştiği toprağın, yetiştiği milletin refahını, iyiliğini, saadetini ve şerefini
temin etmelidir. Bunu yaptığı takdirde, o millet insanlığın bir parçası olduğu için, dolayısıyla
insanlığa da hizmet etmiş olur.
Ülkücülüğümüz nedir? Ülkücülüğümüz; Türk milletini en kısa yoldan en kısa zamanda modern
uygarlığın en üst seviyesine çıkarmak; mutlu, müreffeh hale getirmek; bağımsız, özgür, kendi
haklarına sahip bir hayata kavuşturmaktır.
Kişilere hürriyet, milletlere istiklâl başta gelen prensiplerimizdendir. İnsanlar hür ve eşit haklara
sahip olarak doğarlar. Kabiliyet ve görevlerinin dışında insanlar haklarına tam olarak sahip
kılınmalıdırlar.
Toplum içerisinde insanlar kişisel liyakat ve kabiliyetlerine göre görevlendirilmeli ve bir sıraya
konulmalıdır. Bütün bunlarla beraber ayrımsız olarak herkese bir imkân eşitliği sağlanmalıdır.
İmkân eşitliği derken mücerret anlamda bir eşitlik anlaşılmamalıdır.
Bu ülkücülüğümüzün içine bu günkü sınırlarımızın dışında bulunan Türklere ait herhangi bir şey
girer mi?
Türk adı taşıyan herkes bizim sevgi ve ilgimizin çevresi içindedir. Bundan vazgeçemeyiz. Bu her
milletin tabiî hakkı olduğu gibi Türk milletinin de tabii hakkıdır.
Bu günün Birleşmiş Milletler Anayasası, yeryüzünde yaşayan her millete “kendi mukadderatına
hâkim olma” (self determination) dedikleri prensibi kutsal bir prensip olarak ilân etmiştir. Bugün
Afrika’da yaşayan ve bugüne kadar hiçbir bağımsız devlet kuramamış olan Zencilere dahi, kendi
mukadderatına hâkim olma (self determination) hakkı kutsal bir hak olarak tanınır ve bunların her
biri yabancı boyunduruğundan, sömürgecilerin elinden kurtulup bağımsızlığını alırken, başkalarının
boyunduruğu altında tutsak bulunan Türklerin tutsaklıktan kurtulmasını istemek, dilemek, bunun
için iyi niyetler taşımak, Türk olan herkes için en tabiî ve kutsal bir haktır.
Fakat biz ülkücülüğümüzde daima gerçekçi olmayı ve girişilecek faaliyetlerde Türkiye’yi hiçbir
zaman tehlikelere, risklere, maceralara sürüklemeyecek bir yol üzerinde bulunmayı esas kabul
ederiz.
Ülkücülüğümüz bir macera fikri değildir. Ülkücülüğümüz, Türk milletinin en kısa, yoldan, en
kısa zamanda modern uygarlığın en üst kademesine yükseltilmesi, müreffeh, mutlu bir hayata
erdirilmesi, kendi gücüyle ayakta durabilecek bir hâle getirilmesi ve her çeşit korkudan, baskıdan
uzak olarak, hür, müstakil yaşaması ülküsüdür.
Bu ülkü aynı zamanda Türk olan herkese karşı ilgi ve sevgi göstermeyi, onların mutluluğunu
dilemeyi ve onların mutluluğunu, Türkiye’yi risklere, tehlikelere maruz bırakmadan, bırakmaksızın,
bırakmamak şartıyla sağlamaya çalışmayı içine alan bir ülkücülüktür.

Category:
Community